Özel Boşanma Sebepleri

Zina

  Zina, boşanma sebeplerinden biri olarak Türk Medeni Kanunu madde 161’de düzenlenmiştir. Buna göre; eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir (m.161/1).

  Zina, eşlerden birinin evlilik birliği devam ederken karşı cins ile isteyerek cinsi münasebette bulunması şeklinde tanımlanmaktadır. Tanımdan da anlaşılabileceği gibi; zinadan bahsedebilmek için zina eden eşin isteyerek hareket etmesi, yani kusurlu olması gerekmektedir. Bu sebepten; eşin üçüncü bir şahıs tarafından bayıltılarak veya uyuşturucu madde verilerek meydana gelen cinsel birleşmeler, zina olarak sayılmayacaktır. Kanuna göre; zinanın boşanma sebebi olabilmesi için kadının ya da kocanın bir defa evlilik dışı cinsi münasebette bulunması yeterlidir.

  Zina; her türlü delille ispat edilebilir ancak Yargıtay’a göre, zinayı ispatlamak için kullanılan delilin usulsüz yani hukuka aykırı şekilde elde edilmemiş olması gerekmektedir. Bahsi geçen Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 01.06.2017 tarihli ve 2015/26918 E., 2017/6688 K. Sayılı kararı şu şekildedir:

“…Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacı-karşı davalı erkeğin eşinin telefonuna casus program yükleyerek ele geçirdiği ses kayıtları hukuka aykırı delil niteliğinde olup kusur belirlemesinde dikkate alınamaz…”

  Kanuna göre; zina yapan eşin mahkemeye başvurarak zina nedeni ile boşanma davası açma hakkı yoktur. Zina nedeni ile boşanma davası açma hakkı, zina yapmayan eşe tanınmıştır. Zina nedeni ile boşanma davası hakkı hak düşürücü süreye bağlanmıştır. TMK m. 161/2’ye göre; davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay, zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Zina devam etmekte ise, her bir zina fiilinden itibaren yeni bir dava hakkı doğar. Bununla birlikte; TMK 161/3’e göre, affeden tarafın dava hakkı bulunmamaktadır. Korkutma veya hile yolu ile edilen af geçerli sayılmamaktadır.

Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış

  TMK m.162/1’e göre: “Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunması sebebiyle boşanma davası açabilir.” Kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere, madde kapsamında üç farklı boşanma sebebi bulunmaktadır. Söz konusu boşanma hali; özel, mutlak ve kusura dayanan boşanma sebeplerindendir.

  Ayrı ayrı incelemek gerekirse; hayata kast, bir eşin diğer eşe yönelik yaşam hakkına saldırı barındıran davranışları olarak tanımlanabilir. Burada önemli olan, kasıtlı bir hareket ile diğer eşi öldürme iradesinin ortaya konmasıdır. Eşin ölmemesi için bir harekette bulunması gerekirken bundan kaçınması da hayata kast sayılmaktadır. Fiilin; planlanarak, ani kararla ya da bir öfke sonucu yapılmış olmasının hayata kastın varlığı açısından hiçbir önemi yoktur.

  Diğer bir boşanma sebebi olan pek kötü muamele ise; diğer eşin vücut bütünlüğüne, ruhsal sağlığını bozmaya yönelik her türlü davranışlardır. Bu davranışlarda; pek kötü muamelenin varlığı açısından devamlılık aranmaz, tek bir davranış da pek kötü muamelenin var sayılması için yeterlidir. Pek kötü muameleye; dövme, eve kapatma, aç bırakma normal olmayan cinsel münasebete zorlama gibi davranışlar örnek gösterilebilir.

  Onur kırıcı davranış; eşlerden birinin diğerine küçük düşürücü hareketlerde bulunması ve onuruna haksız şekilde hakaret etmesi gibi davranışlar olarak tanımlanabilir. Bu davranışların yazıyla, sözle ya da başka şekillerde yapılmasının onur kırıcı davranışının varlığının oluşması açısından önemi yoktur.

  TMK m. 162/2’ye göre davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Dava hakkı, eşin diğer eşi affetmesi ile de düşer.

Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme

  TMK 163’e göre: “Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.”

  Küçük düşürücü suç; kişiyi utandıran, aşağılayan suçlardır. Bir suçun küçük düşürücü olup olmadığı, verilen cezaya göre değil toplumdaki anlayışa göre belirlenir. Genellikle; hırsızlık, dolandırıcılık, hileli iflas, rüşvet gibi suçlar küçük düşürücü suçlara örnek gösterilebilir. Ayrıca, bu tarz küçük düşürücü suçların boşanma sebebi oluşturabilmesi için evlendikten sonra işlenmiş olması gerekmektedir.

  Haysiyetsiz hayat sürme; ahlak değerlerine aykırı, onur zedeleyici bir hayat anlayışına sahip olma olarak tanımlanabilir. Kanun açıkça hayat sürme olarak belirttiği için, bir kez yapılmış olan haysiyetsiz davranış, boşanma sebebi teşkil etmez, fiilin devamlı bir şekilde yapılıyor olması gerekmektedir. Bu suçlara örnek olarak; ayyaşlık, kumarbazlık, genelev işletmeciliği ve kumarbazlık örnek gösterilebilir.

  Küçük düşürücü suç ve haysiyetsiz hayat sürme gibi boşanma sebepleri teşkil eden durumlarda; TMK 163, her zaman dava açılabileceğini belirtmiştir. Dava herhangi bir hak düşürücü süreye bağlanmamıştır.

Terk

  TMK m. 164/1’e göre: “Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.”

  TMK m.164; terkin mevcudu için üç şart ön görmüştür:

  • Eşlerden birinin ortak konutu terk etmesi

Ortak konutu terk için ise şu üç sebepten birinin mevcudu gereklidir; evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri yerine getirmeme amacı taşıması, terk için haklı sebebin sonradan ortadan kalkması ve buna rağmen eşin ortak konuta dönmemesi, diğer eşi ortak konutu terke zorlama ya da haklı bir sebep olmadan onun ortak konuta dönmesini engellemesi.

  • Terkin en az altı ay kesintisiz sürmüş olması
  • Terk eden eşe hakim ya da noter tarafından ihtarda bulunulması ve eşin buna rağmen dönememesi

  TMK m. 164/2’ye göre; “Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.” Terk sebebi ile açılan boşanma davası hak düşürücü süreye tabi değildir. Bu dava her zaman açılabilir.

Akıl Hastalığı

  TMK m.165’e göre: “Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.” Dava süresinde şartların devam etmesi durumunda, dava her zaman açılabilir.

  Akıl hastalığının boşanma sebebi olabilmesi için şu üç şartın bulunması gerekir; akıl hastalığının evlilik sırasında var olması, iyileşmeyeceğinin resmi sağlık kurul raporuyla teslim edilmiş olması ve akıl hastalığı sebebiyle diğer eş için ortak hayatın çekilmez hale gelmesi.

Boşanma Davası ve Yetkili Mahkeme

Kanuna göre; boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma dilerse ayrılık isteyebilir. TMK m.168’e göre boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Görevli mahkeme ise Aile Mahkemesidir.