Nafaka, beslenme, geçindirme, çıkma, gitme, sarf etme anlamına gelen infak kelimesinden türemiştir2. Muhtaç durumda bulunan karı-kocanın birbirlerine, altsoyun üstsoya, üstsoyun altsoya, kardeşin kardeşlerine yardım yükümlülüğüne nafaka denir3. Eşlerin birbirlerine ve çocuklarına karşı bakma ve geçindirme yükümlülüğünden kaynaklanan nafaka türleri “bakım nafakası” olarak nitelendirilir4. Bakım nafakası türleri; yoksulluk nafakası, iştirak nafakası ve tedbir nafakasıdır. Boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen ve kusuru diğer eşten daha ağır olmayan eşe, diğer eş tarafından ödenen nafakaya ise yoksulluk nafakası denir. 1.1. Yoksulluk Nafakası Şartları TMK md. 175’e göre, “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir (f.1.) Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz (f.2.)” Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi talep şartına bağlıdır. Hâkim, talep olmaması halinde yoksulluk nafakasına kendiliğinden hükmedemeyecektir5. Dava kesinleşinceye kadar davanın her aşamasında ileri sürülebilecek talebin yazılı olması ya da sözlü isteğin duruşma tutanağına geçirilmesi gerekir.
Yoksulluk nafakası talebinin diğer bir şartı ise, talep edenin kusursuz ya da daha az kusurlu olmasıdır7. Dolayısıyla eşit kusur halinde de, yoksulluğa düşecek eş lehine yoksulluk nafakasına hükmedilebilecektir8. Üçüncü şartı ise kesinleşmiş bir boşanma kararının varlığıdır. Şu halde yoksulluk nafakasının boşanma davası ile birlikte istenilmesi halinde, nafaka talebi boşanma davasının eki niteliğinde olduğundan, boşanma davası reddedilirse, yoksulluk nafakasına da hükmedilmeyecektir9,10. Yoksulluk nafakasının amacının kusuru daha ağır olmayan eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşmesini engellemek olması nedeniyle, bu nafakaya hükmedilmesinde önem arz eden diğer bir şart ise ‘yoksulluk’ şartıdır. Talepte bulunanın belli bir meslek sahibi olduğunun, yoksulluğunu ortadan kaldıracak şekilde iş bulma olanağı bulunmasına rağmen çalışmayı reddettiğinin anlaşılması halinde, bu durum TMK md. 2 uyarınca dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağından lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmemelidir12. Nitekim İsviçre Medeni Kanunu md. 125/f.3 uyarınca da, kendi tembelliği sebebiyle yoksulluğa düşen eş, yoksulluk nafakasına hak kazanamaz. Kanımızca Türk medeni Kanununda da benzer bir düzenleme yer almalıdır. Zira yoksulluk nafakası kurumunun, boşanma yüzünden yoksulluğa düşen eşi korumak ve hayatta kalmasını sağlamak adına bakım yükümlülüğünün devamı olarak ahlaki düşüncelerle kabul edildiği göz önüne alındığında, kendi tembelliği nedeniyle yoksulluğa düşen eşin de yoksulluk nafakası alabilmesi, söz konusu ahlaki düşünceye gölge düşürmekte ve hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğurmaktadır. Yine, hâkim, nafaka talep eden eşin mal rejimi tasfiyesi sonunda yoksulluğunu ortadan kaldıracak miktarda gelir elde edip etmeyeceğini yahut kendisine miras kalıp kalmayacağını da dikkate almalıdır13. Yoksulluk nafakası isteyen eşin, bu tür mal varlığı ya da geliri varsa, bunların onu yoksulluktan kurtarıp kurtarmadığı araştırılmalı ve bu yapılırken de yalnızca zabıta araştırması ile yetinilmemeli, kişiye ait tüm mal varlığı ve gelirler ayrıntılı araştırma ile tespit edilmelidir14. Yoksulluğa düşme ile boşanma arasında nedensellik bağı olması gerektiğinden, boşanan eşin yoksulluğa düşmesinin boşanmadan başka sebeplerle, örneğin eşin malvarlığını kumarda kaybetmesi, iflas etmesi, dolandırılması gibi nedenlerle gerçekleşmesi halinde eş nafaka isteminde haklı görülmeyecektir.

